19.2.14

Only Lovers Left Alive :: Lütfen Zombileşmeyelim Mümkünse Vampirleşelim


Yüzyıllardır süren yaşamları boyunca birkaç kez evlenip boşanmış, ama asla birbirlerinden kopmamış -örneğine pek rastlanmasa da- çok sözü edilen o 'Sonsuz Aşk'ın hakiki temsilcisi olan iki vampir büyüğümüzdür Adam ile Eve..

Onlar vampirdir belki ama hep alışıldığı üzre adamın boynunu dişleyerek direkt damardan beslenenlerden de değildirler..

Bu minvalde, içgüdüleri ve ağzında sivri dişleri mevcut olmasına karşın, hem vahşilikten uzak oluşlarından, hem de 'biz zombilerin' kanları giderek zehirlendiğinden, tıbbi şartlarda elde edilmiş temiz ve de leziz kanlarla yaşamlarını idame ettirirler..

Detroit ile Tanca gibi birbirlerinden çok uzak kentlerde yaşadıkları halde, devam ettirdikleri bu ilişki gayet yolunda, aşkları da hep ilk günkü sıcaklığında sürdüğüne göre, 'evli ve mutlu' ikilimiz bu işin sırrını kesinlikle çözmüş gibidir..


Bu sırrın formülü bellidir ve aslında herkes içindir: “Öyle vıcık vıcık olmayalım; az ama öz görüşelim sevgilim.. Yani, sadece ihtiyaç hissettiğimiz, birbirimizi delice arzuladığımız zamanlar bir araya gelelim.. ki hep mutlu olalım.”

İnsanın ve toplumun bir süredir ayyuka çıkmış dejenere hallerinden gayrı sıdkı sıyrılmış, romantik olduğu kadar depresif, hatta intihara meyilli bir adam olan Adam (Tom Hiddleston), bir zamanların ünlü klasikçilerine hibe ettiği şahane bestelerin de sahibi, büyük bir müzisyendir..


İyi tanırım aslında kendisini- özel durumu icabı hep antisosyal biriydi o..
Lâkin, iyice içine kapandığı günümüzde daha çok elektro gitara tutkun vaziyette, herkesten gizlice yaptığı ve kimselere de dinletmediği beste çalışmalarını sürdürmekte, gerekli olan ihtiyaçlarını Ian (Anton Yelchin) adlı 'ölümlü' bir genç vasıtasıyla sağlamaktadır..

'Müzmin' kocasına nazaran daha dışa dönük, toplumla daha uyumlu ve esprili bir kadın olan Eve (Tilda Swinton), şu sıralar ikamet ettiği Tanca'nın şartlarına uyum sağlamış olup, yine burada yaşayan, Shakespeare'in dahi 'var olma sebebi' yaşlı vampir ve de 'dahi yazar' Marlowe (John Hurt) ile dayanışma içinde hayatını sürdürmektedir..


Bu arada, Adam'ı çok özleyen Eve, daha fazla dayanacak hali kalmadığından, ilk uçağa atlayarak soluğu Amerika'da alır..

Birbirlerine kavuşan 'şirin' ikilimizin saadet dolu saatleri, eniştesine göre hiç de baldan tatlı olmayan baldız Ava'nın (Mia Wasikowska) da eve damlamasıyla birlikte sekteye uğrar..

Doğrusu biraz fazla pimpirikli olan Adam, dejenere bir neslin seçkin bir üyesi ve saygın vampirliğin adeta yüz karası olarak gördüğü bu çılgın kızdan zerre hoşlanmamaktadır..


Ve sonuçta Adam'ın korktuğu başlarına gelecek, Ava'nın düşüncesizce ve içgüdüsel olarak yaptığı hatalar sonucunda, asırlarca gizli tutmaya çabaladıkları vampir kimliklerinin açığa çıkma tehlikesi oluşacaktır..

Sadece Aşıklar Hayatta Kalır, Birbirlerini Yiyen Zombiler Asla!.

Yaptığı, yapacağı her filmini -kalitesinden emin olarak- hiç tereddüt etmeden izleyebileceğim sayılı yönetmenlerden biri olan Jim Jarmusch -benden başka beğenen birine pek rastlamadığım- 2009 yılı yapımı filmi The Limits of Control'dan dört yıl sonra, yeniden karşımıza dikiliyor..


'Bağımsız yönetmenlerin en bağımsızı' ünvanını yıllar önce kendisine -gıyabında- lâyık gördüğüm aziz dostumuz, ilgilendiği her türe vurduğu özel damgasını, derin gizemine yedirdiği entelektüel mizahı ve müziğiyle daha bi parlattığı bu 'Vampirli' filminden de eksik etmiyor.. Eksik olmasın!.

Yine aynı şekilde, içinde yer aldığı yapımları görüp de pişman olduğumu asla hatırlamadığım, bana göre 'Kaliteli filmin garantisi' bir güzel oyuncu olan Tilda Swinton, burada da yine klas, yine çarpıcı..

Tilda'ya mükemmel bir uyum sağlayan -Thor'ların Loki'si- Tom Hiddleston'ın varlığı da filme önemli katkı sağlıyor..



Bazı gençleri hafiften dejenere olmaya başlamışsa da genel olarak gayet hassas, duygusal, sanatsever ve entelektüel özelliklere sahip, pek az sayıdaki vampirin, bu dünyanın tavizsiz sahibi olarak ezici çoğunluğu oluşturan zombilerin arasında 'gizlice' verdikleri yaşam mücadelesidir anlatılan..

Jim Jarmusch'un zombi olarak nitelendirdiği bu 'yaratık'ların, biz 'normal' insanların ta kendisi olduğuna tanık olduğumuzda bu durum -nedense- hiç de tuhaf gelmez özümüze..

Birkaç saniyelik bir düşünme sürecinde farkına varırız ki, zombilerle olan benzerliğimiz inanılmaz ölçüdedir..
Ömür süresi belirsiz bir 'yaşayan ölü' olarak -var olduğumuz sürece- öncelikle 'bizden' olmayan her şeyleri, sonra da birbirimizi yemeye, tüketmeye çalışmaktan başka ne yapıyoruz ki biz bu dünyada..


Büyük ihtimal- bir 'alegori'dir ortaya konan bu dünya..
Bilimde, sanatta üst düzey yapıtlar yaratmış, düşünceleriyle fark yaratarak aydınlanmayı sağlamış bir avuç insanı temsil eden vampirler ile geriye kalan, savaşta ya da barışta birbirlerini yok etmeye çalışan insanlardan oluşan -bildiğin- zombiler sürüsü!.

Kahramanlarımız belki bildiğimiz anlamda 'insanlığı çoğaltan' bir Adem ile Havva değillerdir belki ama, her şeye rağmen ve zombileşenlere inat -hem de birer vampir olarak- pekâlâ 'insaniyeti korumaya çalışan' Adam ile Eve'dirler.. İşte bu kesin..





Only Lovers Left Alive / Sadece Aşıklar Hayatta Kalır

Senarist - Yönetmen: Jim Jarmusch
Oyuncular: Tom Hiddleston, Tilda Swinton, Mia Wasikowska, Anton Yelchin 
Ülke: İngiltere, Almanya, Fransa, ABD

Dağıtım: M3 Film
İthalat: Mars Production


  4 5



1 yorum:

  1. harika bir film analizi ve yorum olmuş. emeğinize, kaleminize, yüreğinize, ruhunuza sağlık..

    YanıtlaSil